Seray Şahinler / Mardin
Mardin Sinema Derneği ev sahipliğinde düzenlenen 6. Mardin Bienali başladı. Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın direktörlüğündeki bienal bu yıl Ali Akay küratörlüğünde “Daha Uzaklara” temasıyla eski Mardin’den ‘evrene’ sesleniyor. Kentin merkezinde seçilen sekiz ayrı mekânda 40 yerli ve yabancı sanatçının işleri var. İnci Eviner, Cevdet Erek, Sarkis, Güneş Terkol, Güçlü Öztekin, Ahmet Öğüt; Türkiye’den katılan sanatçılardan bazıları…
Mardin Tasarım Vakfı Meydan Galeri, Uluslararası Tasarım Vakfı Galerisi, Alman Karargâhı, Dabbakoğlu Evi, Develi Han, Kervansaray, Sabancı Müzesi Mardin Kent Müzesi ve Marangozlar Kahvesi bienalin mekânları…
Bienali açılış gecesinde, tatlı sıcak bir Mardin gününde ve İstanbul’dan gelen yüzlerce ziyaretçiyle dolup taşan alanlarda izleme fırsatı buldum. Mardin, binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, uçsuz bucaksız ovasına bakınca sonsuz görünümüyle ‘daha uzakları’ görebilmiş bir kent. Bienalin “Daha Uzaklara” teması bu sonsuz ufka bakarak doğaya, kültüre, antroposene, kimliklere, şiddete, savaşa karşı “karşı mücadeleyi” nasıl “birlikte var olma” hâline çevirebiliriz sorusunu soruyor. Kente yayılan işler de soruyu birbiriyle ilişkilerinden önermelere sahip. Bir çıkış yolu işaretinden öte felsefi bir sorgu çabası…
Zamanla savaş
Claire Fontaine’in Tasarım Vakfı Meydan Galeri’deki “İsimsiz (aynı savaş aynı saat bölgesi)” adlı çalışmasında saatler Kudüs ve Gazze için aynı zaman dilimine işaret ediyor. Fontaine’ın işi 2016-2018 arasına tarihleniyor ama Gazze’de süren savaş, zamanın hiç değişmediğini yeniden hatırlatıyor. Şiddetli bir savaşın aynı zamanda ‘zamanla’ da savaş olduğunu söylüyor Fontaine. Akrep ve yelkovan hareket ediyormuş gibi görünse de Kudüs’te de Gazze’de de aynı zamanı gösteriyor. Hiç bitmeyen ve bitmeyecek gibi görünen savaşın içindeki saliseleri… İbrenin her hareketi bir ölüme referans veriyor.
Toprak Ana’da bir arada
Bienalin etkili işlerinden biri İtalyan sanatçı Michele Ciacciofera imzalı “Toprak Ana”… Dabbakoğlu Evi’nin girişinde, jüt, yün ve keçe malzemeleriyle oluşturulan bu köşe, bir siperi anımsatsa da ziyaretçilere çayların ikram edildiği oturma alanları açıyor. Antik dönemlerde bir aradalığın göstergelerinden amfi-tiyatroları referans alan sanatçı, kültürlerarası demokrasi fikrine atıf yaparak, herkesi ortak bir buluşma alanında ‘ertelenemez bir dünya’ için düşünmeye çağırıyor. Yerleştirmenin merkezinde barış ve uzlaşmasının evrensel sembolü zeytin ağacı var.
Şu sıralar Venedik Bienali’nde Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alan Güneş Terkol, Mardin’de onun pratiğinde önemli yer tutan tülleriyle yer alıyor. Tasarım Vakfı Galeri’de sanatçının geçen yıl Paris’teki misafir sanatçı programı için ürettiği eserler, yarı saydam, geçişken ve uçuşan özelliğiyle hem Mardin’e hem bienalin temasına dokunuyor. Ahmet Öğüt’ün geçen yıl başladığı “Ne Yapay Ne De Zeki” başlıklı işi ise gerçek kimliklerden yola çıkarak yapay zekâ tarafından şekillenmiş bir proje. İslamabadlı bir uçurtma, Gazzeli sanat gerçeklik, Pekinli şifa, Helsinkili bir fotoğraf sanatçısı başta olmak üzere farklı yüzleri galerinin duvarlarında buluşturuyor. Sanatçının ‘Sadece çevrimdışı deneyimlenebilir bir dizi yağlı boya’ serisinde hangi yüzün kime ait olduğunu bulmak kimlikle yüz yüze gelmeyi tercih edecek izleyiciye kalmış.
Ali Akay, “Yazının bulunduğu, Gılgamış Destanı’nın yazıldığı, Hammurabi Yasaları’nın uygulandığı, hukukun, savaşların birlikte yaşandığı coğrafyada, vaziyeti bugüne çekerek kapital dünyasının yıkıma uğrattığı yerde, doğayla birlikte doğanın bir parçası olduğumuzu düşünmemizi öneriyorum” diyor. Bienal, kentin ufkundan, medeniyet katmanlarından, kapsayıcı ve kucaklayıcı kültüründen güçlü referanslarla sorgu odaları yaratıyor. ‘Daha uzaklara’ bakmanın çözüme nasıl katkı sunacağını ise izleyiciyle bırakıyor.
Yüzyıllardır ‘Müşterek’iz
Mardin’de eski bir Süryani evinden sanat mekânına dönüştürülen Exit Kolektif’te ise koordinatörlüğünü Ebru Nalan Sülün’ün yaptığı, Ahmet Rüstem Ekici & Hakan Sorar, Cansu Sönmez, Mehmet Çimen’in eserlerinin yer aldığı “Müşterek” sergisi, kentin katmanlarından ilham alarak bienalin sorgulamalarına omuz veriyor.