TÜSİAD, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutlama etkinlikleri kapsamında bir yayın hazırladı. Koç Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkan Yardımcısı Ömer Koç, yayındaki yazısında, “Atatürk önderliğinde giriştiği Kurtuluş Savaşıyla istiklâlini kazanan ulusumuz, yine onun eseri olan Cumhuriyetimizle sâdece çağdaş bir yönetim biçimini benimsediğini değil medenî ve saygın uluslar liginde yer almaya devam etmek istediğini dünyaya ilân etmiştir. Filhakîka Cumhuriyet, her şeyden evvel, büyük bedeller ödeyerek kazandığımız millî onur davamızın adıdır” dedi.
TÜSİAD, Yönetim Kurulu Başkanları ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı Başkanları ve Üyelerinin Cumhuriyet’in 100. yılına ilişkin görüşlerini içeren bir yayın hazırladı. Ömer Koç’un yazısı şu şekilde:
“Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, zamanının çok ötesinde ve hâlâ geçerli olan vizyonuyla Ulusumuza armağan ettiği Cumhuriyetimizin 100. yaşını büyük bir mutluluk ve gururla kutluyoruz. Bu kutlu yıl dönümünün önemini tam olarak kavrayabilmek için, cumhuriyetin ‘kelime tanımının’ ötesine, memleketimiz için ‘manevi anlamına’ odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Evlâtlarımıza ‘cumhuriyetin vatan kadar önemli olduğunu’ ancak bu şekilde anlatabiliriz. Bir asır evvelin umûmî manzarasını hatırlamamız şart. Cihan Harbinden sonra Sevr ile bize ödetilmek istenen bedel, sadece yüzyıllardır vatan bildiğimiz toprakların elimizden alınması değildi; yeni nizamın hür ve medenî ulusları arasında Türk’e artık yer verilmeyecekti. Atatürk önderliğinde giriştiği Kurtuluş Savaşıyla istiklâlini kazanan ulusumuz, yine onun eseri olan Cumhuriyetimizle sâdece çağdaş bir yönetim biçimini benimsediğini değil medenî ve saygın uluslar liginde yer almaya devam etmek istediğini dünyaya ilân etmiştir. Filhakîka Cumhuriyet, her şeyden evvel, büyük bedeller ödeyerek kazandığımız millî onur davamızın adıdır.
“Tarımdan sanayiye, sağlıktan ulaşıma çağı yakalama ve hatta aşma ülküsüdür”
Eğitim, bilim, sanat ve kültür alanlarında gerçekleştirdiği atılımlar, oluşturduğu köklü kurumlarla, kadim medeniyetlerin beşiği bu topraklarda yeniden yakılan ‘uygarlık ateşidir’ Cumhuriyet…Temmuz 1921’de, işgâl kuvvetlerinin kapısına dayandığı başkentte, henüz kurulmamış bir devletin ilk Maarif Kongresi’ni toplayarak çağdaş bir eğitimin temel ilkelerini kadın ve erkek öğretmenlerin tartışmasına açmaktır. Tarımdan sanayiye, sağlıktan ulaşıma ‘çağı yakalama ve hatta aşma ülküsüdür’.
“Cumhuriyet, hayal kurabilme özgürlüğüdür'”
Cumhuriyet, ‘hayal kurabilme özgürlüğüdür’. Anadolu’nun fakruzarûret içinde harap ve bitap düşmüş çilekeş halkı, tüm geçmişlerini Balkanlarda bırakıp canlarını bu topraklara zor atan evlâd-ı fâtihan, askerlik yâhut çiftçilik dışında bir gelecek hayâli kurabilmeye Cumhuriyetle başlamıştır. Asırlardır yurdu kanıyla, canıyla koruyanlar, eşit yurttaşlığa ancak ‘kimsesizlerin kimsesi’ Cumhuriyet sâyesinde sâhip olabilmiştir. Ve en çok da ‘kadınlarımızın hak ettikleri gibi onurlandırılmasıdır’ Cumhuriyet; batıdaki bazı hemcinslerinden dahi önce elde ettikleri eşitliklerinin, asırlardır ilk defa kurabildikleri hayâllerin garantisidir. Cumhuriyet bir aydınlanma ve medeniyet projesidir, baskıya ve emperyalist devletlerin tahakküm ve zorbalığına bir başkaldırıdır. Ortaçağ zihniyetine, cehâlete ve yobazlığa karşı bir direniştir. İnsana, bireye ve kadına saygı demektir.
“Lâikliği temel almayan hiçbir demokrasi, gerçek mânâda demokrasi sayılamaz”
Cumhuriyet, toplumun tüm kesimlerinin refâhı, huzuru ve nihâyetinde mutluluğunun teminâtıdır. Bunu mümkün kılacak yegâne yol ise âdil ve lâik bir demokrasidir. Kurucu anayasayla birlikte kabul edilen ‘hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ temel ilkesi, Cumhuriyetimizi demokrasiyle pekiştirme yönündeki siyâsi irâdenin göstergesidir. Hiç kuşkusuz bu yönde çok önemli adımlar attık, kıymetli bir müktesebat oluşturduk. Nitekim içinde bulunduğumuz coğrafyanın demokrasi geleneği en gelişmiş ülkelerinden biriyiz. Ancak, bilhassa yasama ve yargı kurumlarımızın daha da güçlendirilmesine gayret etmeliyiz; bu konuda dünyanın en ileri demokrasilerinin altında bir standardı Ulusumuza lâyık göremeyiz. Sağlıklı işleyen bir demokrasi için ifâde özgürlüğünün ve sivil toplum kuruluşlarının önemi de açıktır. TÜSİAD, bu sorumluluğunun bilinciyle kurulduğu günden bu yana memleketimizin daha aydınlık ve müreffeh yarınları için fikir üretmeyi sürdürüyor. Son olarak vurgulamak isterim ki, lâikliği temel almayan hiçbir demokrasi, gerçek mânâda demokrasi sayılamaz. Atatürk’ün Türkiye için çizdiği yol hâlâ tek geçerli yoldur; çünkü aklın ve bilimin yoludur. Cumhuriyetin ikinci asrına girerken bu istikâmetten asla şaşmadan, daha da çok çalışarak ülkemizin ekonomik ve toplumsal gelişimine öncülük etmeyi sürdüreceğiz.”